Başlangıç dergisinin her sayısında “ustalardan” bir alıntıyı sayının çıktığı dönemdeki tartışmaları da göz önünde bulundurarak ilk sayfaya basıyoruz. Son sayının alıntısı Lenin’in bir başucu eserinden Sol Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı’ndan. Bu tercihin nedeninin 7 Haziran’da matah bir şey yaptığını sananların bunu 1 Kasım’da da tekrar edecek olması olduğunu herhalde söylemeye gerek yok. Bu yazıda ilgili kısımdan daha uzunca bir alıntı yapacağız. Şöyle demiş Lenin:
“Parlamentarizm ‘tarihi bakımdan zamanını doldurmuş’ imiş. Propaganda anlamında bu doğrudur. Ama parlamentarizmin ‘tarihi bakımdan zamanını doldurmasıyla’ pratikte yok olması arasında uzun bir yol var. Onlarca yıldan beri kapitalizmin ‘tarihi bakımdan zamanını doldurduğu’ haklı olarak söylenebilir; ama bu, bizi, kapitalizm alanında uzun süren ve inatçı bir mücadeleyi sürdürmemizi gereksiz hale getirmez ki. Parlamentarizm, evrensel tarih bakımından ‘tarihi bakımdan zamanını doldurmuştur’, başka bir deyişle burjuva parlamentarizmi çağı sona ermiştir; proletarya diktatörlüğü çağı başlamıştır. Bu yadsınamaz. Ama evrensel tarih ölçüsünde sorunları ele aldığımızda hesabımızı on yıllarla yaparız. Evrensel tarih bakımından bir şey, on yıl ya da yirmi yıl önce olmuş ya da sonra olmuş önemli değildir; bu, evrensel tarih bakımından, yaklaşık hesaplarla bile hesaplanması olanaksız olan önemsiz bir niceliktir. Ama işte bundan ötürüdür ki, pratik bir siyasi sorunda durum dünya tarihi ölçüsünde değerlendirilince, vahim bir teorik yanılgıya düşülmüş olur.
Besbelli ki, Alman komünistleri için parlamentarizm, ‘siyasi bakımdan zamanını doldurmuştur’; ama, asıl sorun şu ki, bizim için zamanını doldurmuş olan bir şeyin, sınıf için zamanını doldurduğuna, yığınlar için zamanını doldurduğuna inanmamak gerekir. ‘Solların’, durumu muhakeme etmeyi bilemediklerini, sınıf partisi olarak, yığın partisi olarak davranmayı bilmediklerini burada bir kere daha görüyoruz. Yığınların seviyesine inilmesi gerektiği, ama bir sınıfın en geri kalmış katları seviyesine inilmemesi gerektiği tartışma götürmez. Senin görevin o katlara acı gerçeği söylemektir. Geri kalmış katların, burjuva demokratik ve parlamenter önyargılarını, önyargı olarak nitelendirmek görevinizdir. Ama aynı zamanda (sadece en bilinçli öncüsünü değil) bütün sınıfın bilincinin ve hazırlığının, sadece ilerici unsurlar değil, emekçiler yığınının tümünün bilincinin ve hazırlığının gerçek durumunu dikkatle gözlemek de görevinizdir. ‘Milyonlarca’ değil de sadece oldukça önemli bir sanayi işçisi azınlığı Katolik papazların peşinden gitseydi ve bir tarım işçileri azınlığı büyük toprak sahiplerinin ve kulakların (Grossbauern) ardından gitseydi bile, bundan çıkacak olan sonucun, parlamentarizmin Almanya’da henüz siyasi bakımdan zamanını doldurmamış olduğu ve devrimci proletaryanın partisi için parlamenter seçimlere ve parlamenter mücadeleye katılmanın, özellikle kendi sınıfının geri kalmış katlarını eğitmek için, özellikle ezilen ve cahil köylü yığınlarını uyandırmak ve aydınlatmak için zorunlu olduğu şüphe götürmez. Burjuva parlamentosunu ve bütün öteki gerici kurumları dağıtmaya gücümüz yetmediği sürece, bu kurumlarda çalışmak zorundasınız, özellikle hâlâ papaz takımının ve taşra kovuklarının boğucu havasının hayvanca bir bilinçsizlik içinde tuttuğu işçiler mevcut olduğu için, bu kurumlarda çalışmalısınız. Bunu yapmazsanız gevezeden başka bir şey değilsiniz.”
Büyük usta sosyalistlerin, seçimlere işçiler köylüler yani emekçi yığınlar ilgi gösteriyorsa ilgi göstermek zorunda olduğunu Bilal’e anlatır gibi ifade etmiş. Türkiye için bu soruyu soralım Türkiye’de emekçi yığınlar seçimlere ilgi gösteriyor mu? Gösteriyor. Türkiye şimdilik iyi kötü bir burjuva demokrasisi olmasına rağmen neredeyse otoriter tek parti rejimlerindeki seçimlere katılım oranlarına yakın katılım oranlarına sahip, halkın her kesiminin oy vermeye önem verdiği bir ülke. İstatistikler mevsimlik tarım işçileri dışında emekçi yığınlarla diğer toplum kesimleri arasında sandığa gitme noktasında anlamlı bir fark da göstermiyor. Emekçi yığınlar en az diğer kesimler kadar sandığı önemsiyor. Kabul etmek gerekir ki mevsimlik tarım işçileri de parlamentarizme dair aydınlanmış bir bakışa sahip olmaktan ziyade istihdam koşullarının ve adrese dayalı nüfus kayıt sisteminin mağduru olmalarından dolayı bu durumda.
Yani bir seçim tavrına sahip olmak ve bunun da bu konjonktürde programı eşitlik ve özgürlük hedeflerine en yakın olan meclise girebilecek bir partiye oy vermek olması, hele de bu parti Ortadoğu’nun en önemli silahlı ve “solda” halk hareketlerinden biriyle organik ilişkideyken asalaklık diye nitelenemez. Türkiye’ye dair toplumsal gerçeklikten kopuk nasıl fantezilere sahip olursak olalım kabul etmek gerekir ki Türkiyeli sosyalistlerin bugün bir asalaklık sorunu yok, belki dün 10 Aralıkçılarla ya da Sema Pişkinsütlerle pazarlık yaparken vardı, bugün yok; bugün Lenin’in de işaret ettiği gibi gevezelik sorunu var. Geçelim.
Seçim tavrı illa sizinki gibi mi olmalı diye bu noktada pekâlâ sorulabilir, kuşkusuz tartışma o olsaydı geçelim demez tartışırdık ama seçimleri bırak inşaya bak dendiğinde gevezeleri gevezelikleriyle bırakıp geçelim diyoruz. Aslında siyasetsiz arkadaşlar tavırlarının mantıki sonucunu üstlenmeye siyaseten cesaret gösterip KP gibi açıkça bir seçim tavrı almış olsaydı, yani meclisteki dört partinin sosyalist mücadele açısından herhangi bir değişiklik yaratacak bir seçenek olmadığını değil de bunların tam da bu yüzden sosyalist iktidar hedefine, hadi biz düşman demeyelim, muarız olduklarını iddia etseydi, ortada tartışılacak bir şey olurdu. Gerçi o konuda da Metin Çulhaoğlu gereken tartışmayı sürdürüyor.
Seçimleri önemsemeyen arkadaşların sosyalist, devrimci bir seçenek inşasına işaret etmesi olumlu. Sosyalist inşa Başlangıç’ta döne döne altını çizdiğimiz bir konu kuşkusuz işçi sınıfı mücadelesinin geleceği için bu seçeneğin yaratılmasının hayati önem taşıdığı tespitine itiraz etmek mümkün değil, ama bunun yolu nereden geçiyor. Her şeyden önce bizler bu hedefin sadece liberallere devrimcilik dersi vererek değil, ulusalcı ve şoven eğilimlerle de mesafelenerek mümkün olacağını düşünüyoruz. Son süreçte HDP’ye ve Kürt Halkına karşı geliştirilen saldırılar, katliamlar karşısında sadece dışarıdan dayanışarak -ancak devlet karşında dövüşerek kazanılacak bir kimlik olan- devrimcilik kimliğine sahip olduğumuzu iddia edemeyeceğimizi düşünüyoruz. Dahası parlamento dışı beşinci gücün, sosyalist mücadele için elzem olan bu gücün, esas olarak HDP’ye oy veren yüzde 13 içinde mayalandığını -önümüzdeki seçim sonuçlarından bağımsız olarak- bunun doğru siyasal müdahalelerle daha da gelişebileceğini de görüyoruz.
Üstelik Ferda Koç’un da altını çizdiği gibi “Saray Cuntası’na karşı Kürt direnişinin “plebyen özü” ile aktif bir olumlu etkileşim kurmayı temel bir ilke haline getiren bir sol hareket merkezinin oluşturulması, bugünkü siyasi krizin devrimci bir yönde geliştirilebilmesi açısından yaşamsal önem kazanmaktadır.” Dolayısıyla bugün sosyalist ve devrimci bir seçeneğin inşası, kitlelerin siyasallaşma düzeyinin ve siyasete duyarlılığının arttığı seçim dönemlerine arkamızı dönerek değil, bu açık savaş ve baskı ortamında Kürt özgürlük hareketiyle bir dayanışma ilişkisi kurarak ve bunu emekçi yığınlar nezdinde görünür kılarak yapabileceğimizi düşünüyoruz. İçinde bulunduğumuz savaş arka planlı seçim konjonktüründe başka bir seçim tavrı olasılığı da görmüyoruz.
Ortada dolaşan diğer somut siyasal inşa önerileri ya aygıtçı lafazanlıklar ya da fanus içinde gerçek siyasete değmeden sosyalist ve devrimci bir seçeneğin inşa edilebileceği zehabına dayalı siyasal fanteziler. Bu fanuslar kırılıp doğal siyasi sonuçlarına ulaşmak isterlerse binebilecekleri tek tren var; onun lokomotifinde emperyalist sisteme dair hatalı görüşlerinin sonucunda bugün Reisçi olan Aydınlık çevresi var, öndeki vagonlarda da HDP’yi sosyalistlerin düşmanı sayanlar, onların vagonlar daha Reis’in perona girmedi. Bu trene binmeyin, Kürt özgürlük hareketiyle sosyalistler arasına aşılmaz hendekler kazmayın. Seçimde siyasal tavır alırsanız sosyalist, devrimci bir seçenek inşasını ertelemiş olmazsınız, tam tersine siyasetsiz kalırsanız bu seçeneği inşa etme fırsatını berhava edersiniz.