Akademik felsefeye karşın gezgin felsefe – Sevinç Türkmen

Felsefeye Demokritos ile Epikuros’un doğa anlayışlarını karşılaştırarak başlayan Marx’ın bu başlangıcı “halis metafiziksel bir başlangıçtır”. Marksizme dönük bu özgül yorumun Marksistlerde derin rahatsızlık uyandıracağı muhtemeldir. Marx’ın kavrayışındaki ontolojik ve metafiziksel özü yok etmeye çalışmak onun kavrayışındaki bütünlüğü de göz ardı etmek anlamına gelir. Uluğ Nutku, Marx’ın felsefesindeki metafiziksel özü oldukça serinkanlı ve kendinden emin bir biçimde ortaya koydu. Çünkü Nutku’ya göre metafizik “karanlık ve korkunç” bir kavram olarak düşünülmedikçe “bilgimizin sınırını çizen, araştırmayı ilerleten, henüz çözülmemiş sorun öbekleri”dir. Yani metafizik, felsefenin ilerlemesinin, felsefi düşüncenin derinleşmesinin önkoşuludur. Elbette ki her metafizik değil. Gerçekliği açıklayan yeni kavramların ve gerçekliğe nüfus etmeyi sağlayan yeni eylemlerin yaratılışı için “bir perspektif olarak  metafizik”ten bahsediyoruz. Düşüncenin yeniden üretilişine olanak sağlaması açısından metafizik. Her zaman bir başlangıç yapmayı göze alabilmeyi sağlayan, “eleştirel-geliştirici” bir tavır olarak metafizik.

Siyaseti felsefi bir başlangıçla derinleştirmek Marx’ın özgül yanıydı. Uluğ Nutku’ya göre, hakikati araştırmak da “insanın kendisiyle her çağda yeniden tanışması” açısından yine bir başlangıçtır. Bütünlüğü kavrayabilmek ve ona nüfuz edebilmek için yeni bir başlangıç…

17 Kasım’da kaybettiğimiz Uluğ Nutku, bir yandan felsefenin ne olduğuna, felsefi sorunların nasıl ele alınacağına dair oldukça özgün bir anlayış ve  yöntem ortaya koymuş diğer yandan Marksist düşünceyi dogmatik, salt bilimsel içeriklerden kurtararak bu düşüncenin yeniden üretilmesi gerektiğine dair felsefi bir müdahalede bulunmuştur. Buna rağmen Uluğ Hoca, neden felsefede herkes tarafından bilinirken siyasette daha az bilinir. Oysa Nutku’nun Marx’ın felsefesine dönük “metafiziksel bir başlangıç” vurgusu Marksistlerin bir çoğu açısından oldukça kışkırtıcıdır. Aslında Nutku’nun bu iddiası bir anlamda tabu yıkıcıdır. Marx’ın ontoloji ve metafizik karşıtı olduğu tabusunun ve önyargısının yıkılışı. Elbette ki Nutku’nun felsefesi oldukça kapsamlı biçimde ele alınmalı ve onun felsefesindeki derinlik felsefeciler ve akademi çevresinin dışına çıkarılmalı ve tartışılmalıdır. Zira Uluğ Nutku’nun felsefesindeki özgürlük ve yaratıcılık tesadüfi değildir. Nutku’nun hayatı – kısmen akademide geçse de- akademik felsefeye karşı “gezgin felsefe”yi temsil eder. Akademinin bu denli yozlaşmışlığında Uluğ Nutku’nun sahip olduğu sade ve kibirden, kariyerizmden, hasetten arınmış bir yaşamı sürdürmek oldukça zordur. Felsefenin gezginliğini ve yalnızlığını gösterişsiz ve yoksul biçimde yaşayan Uluğ Hoca, sanıldığının aksine felsefenin akademiye mahkum olmadığını, felsefenin gezginlikle derin bağları olduğunu göstermiştir. Görünür olmadan, kendini değil felsefeyi öne çıkarma erdemini göstererek akademik değerleri reddetmek, mülkiyeti, kariyerizmi reddederek yaşamak zorunlu bir yalnızlıktır. Ama yakınmadan.. Bir iç huzurla, telaşsız, sessizlikle ve felsefeye olan inançla yaşamak zorunlu bir yoksulluktur. Çünkü felsefe yoksuldur, Dionysos gibi, Spinoza gibi, Marx gibi…

Onlarca felsefe bölümü olmasına rağmen felsefesizlik derinleşmektedir. Yeni ve özgür hayatlar yaratacak yeni siyasetlerin yokluğu da bununla bağlantılıdır. Marx’ın, Lenin’in düşüncesinin yeniden üretilememesi de bununla bağlantılıdır. Felsefenin ve felsefecinin “kendini sürekli yeniden yaratamaması” da bununla bağlantılıdır.

Uluğ Nutku’nun felsefesinin derinliğini kısaca anlatmak mümkün değil. Ancak onun “akademiye rağmen felsefe”nin özgürlüğünü sonsuz bir arzuyla yaşaması ve yaşatmaya çalışması sadece felsefeciler için değil siyasetçiler için de önemli bir tutumdur. Bazen felsefenin kendisi de tabuların, dogmaların doğmasına neden olur. Uluğ Nutku, felsefi tutumuyla özellikle Marksist düşüncedeki tabuları ve dogmaları yıkmıştır. Metafiziksiz ve ontolojisiz bir felsefe hakikati ve bütünlüğü kavrayamaz. Kuşkusuz bu uzun bir tartışma. Uluğ Nutku’nun felsefeyi derinleştiren ve özgürleştiren “gezgin” felsefesini ayrıntılı okumayı gerektiren bir tartışma.. Daha fazla felsefe yaparak, daha fazla siyaset yaparak, daha fazla düşünerek ve felsefeyi duvarların ötesine taşıyarak…

Işıklar içinde uyusun sessizce giden Uluğ Hocamız..